RUHUM AKAR GİDER TAŞKÖPRÜ'DEN

Adana'da,Çukurova'da ; nemin az olduğu bir ilk bahar gününde bir an için yönünüzü kuzeye doğru çeviriniz. Zirvesi gelinlik beyazı , etekleri mor dağlarımızın, Toros'ların , göğe yükselen kollarıyla bir set kurup Çukurova'sını bir anne şefkatiyle azgın kuzey rüzgarından koruduğunu görürsünüz.

Sevgilisine , Çukurova'ya kavuşmanın mutluluğu ile hırçınlığını , sönen akça köpükleri ile geride, dağ yamaçlarında bırakıp can biten ovada sükunete ererek sessizce akan gök mavisi nehir Seyhan.

Seyhan Benim nazar boncuğum.

El değip kirlenmeden topraklarımıza koşan ırmağımız Seyhan kadar hiçbir ırmak, bizim Çukurova'ya yakıştığı gibi hiç bir yurda yakışmaz. Tanrı, sanki bu nehri, topraklara hayat veren bütün nehirler gibi yaratıcılığına ortak etmiş de " birlikte cana can katalım " diye onlarla sözleşmiş gibi.

Seyhan'ın fışkırdığı ve beslendiği kaynağı , Toros'ların çok da uzak olmayan ve neredeyse çıplak gözle bile izlenebilen bağrında görür gibi olursunuz. Seyhan, milyonlarca seneden bu yana Çukurova'nın yanaklarından akıp giden göz yaşları gibi onda doğup onda batar.

İşte bu Seyhan var ya,nazar boncuğumuz , deli kızımız Seyhan,bilir misiniz ki milyonlarca sene Çukurova'nın bağrından bir yıldız gibi kaydı , kıvrım kıvrım akıp gitti de hiçbir köprüye geçit vermedi.

Ta ki Bin beş yüz sene önce Taşköprü kendisini selamlayana kadar.

Bin beş yüz yıldan bu yana Taşköprü'nün altına ve üstüne yapılan ruhsuz beton yığını "köprücükler" yapılana kadar Seyhan sadece Taşköprü ile selamlaştı.

Seyhan yıllar yılı hep sağında ya da solunda yani kenarında gördü insanları . Taşköprü'nün yapılması ile birlikte durum değişti.İlk defa bin beş yüz sene önce Taşköprü'nün üstüne sıra sıra dizilip kendisini seyre dalan insanları tam olarak cepheden seyretti.

Romalı ustası, yapıp bitirdiği Taşköprü'nün üstünden Seyhan'a baktı,Seyhan bu toprakların misafiri Romalıya.

Bin beş yüz sene önce bu ilk bakışla bu ilk temasla Taşköprü'nün , yirmiden fazla kemerinin hilali ,üzerinden Seyhan'ı izleyen insanların gür mü gür , kömür karası kaşlarına karıştı.

Bu bin beş yüz senede Seyhan'ı seyreden insanların gün oldu isimleri değişti,gün oldu kaşlarının, tenlerinin rengi.Ama,Seyhan Torosların berrak kar suyu ile yıkadığı tertemiz ruhu ve mavi tavrı ile hiç değişmedi.

Romalısı,Selçuklusu,Ramazanoğlu beyleri ,Osmanlı sultanları ,paşaları beyleri ,köylüsü kentlisi,okumuşu yazmışı hemen hepsi Taşköprü üzerinden yıllar yılı gelip geçtiler de, Seyhan'ın alımlı güzelliğinden olsa gerek gelip geçtikleri yüklerini taşıyan Taşköprü'ye şöyle bir nazar edip baktılar mı acaba ?

Yavuz Sultan Selim Arap Çöllerine, Ridaniye'ye, Kahire'ye ardında binlerce ordusu ile bu köprüden mi geçip gitti?

Sayıları 70 -80 bini bulan ve Balkanlardan İstanbul'dan yola çıkan Osmanlı hacı kafilesi Seyhan 'ı Taşköprü'den geçmedi mi dersiniz.?

Atatürk, Adana'ya gelince öte yakayı görmek için Taşköprü'yü mutlaka kullanmıştır.Ya "Bayrak " Şairi Arif Nihat Asya ? Bir 5 Ocak 'da Adana'nın kurtuluşu için bayrağımıza en güzel şiirlerden birisini yazan öğretmen Arif Nihat Asya kim bilir Taşköprü'den kaç defa geçmiştir.?

Kadirlideki Savrun suyunda 7 yıl sakalık yaptığını söyleyen ve bu sebeple "anladım ki her akar suyun,ırmağın kedine mahsus bir ruhu bir kimliği var" mealindeki sözün sahibi her kelimesi ,her cümlesi gönlümüzde yankılanan Çukurova'nın büyük destancısı edebiyatçısı Romancısı Yaşar Kemal acaba Taşköprü'den Seyhan'a hangi gönül gözü ile bakmıştır.

Yine bu toprakların büyük romancısı Orhan Kemal ve ismini sayamadığı daha niceleri...

Hayat Adana'da devam ediyor,Seyhan akıyor ve Taşköprü üzerinden araçlar ,insanlar vızır vızır gelip geçiyor. Ruhum akıp gidiyor Taşköprü'den.

İnanın çoğu neyin üzerinden geçiyor bilmiyor,fark etmiyor.

Bilseler ki Taşköprü bin beş yüz yaşında yaşına hürmeten üstüne binmezler.En azından araç geçirmezler.

Bilseler dünyanın imrendiği gökdelenler şehri New York aşağı yukarı 350 yaşında . Adana'daki Taşköprü 1500 yaşında, ürperirler.Kıyamazlar ona.

Bilseler ki, Balkanlardaki Osmanlı yadigarı Mostar köprüsü ,yine romanlara konu olan Dirina köprüsü nasıl bizim yadigarımız ise , insanlığı buluşturan,işleri kolaylaştıran 1500 yıllık Taşköprü'de bizim.

Şimdi belden aşağısı suya gömülmüş bir çocuk gibi mahzun Taşköprü.

Bir şeyler yapılmasını bekliyor.Kum almak için ayaklarının dibi oyulmuş diyorlar.

İnanın bir başka ülkede 1500 yıllık bir eserin dibini oyanların gözünü oyarlar.

NE YAPMALI :

Taşköprü bir açık hava müzesi olmalı.

Araç trafiğine hemen kapatılmalı.

Çeklerin Prag şehrindeki köprüleri gibi üzerini çeşitli sanat eserleri süslemeli.

Bu köprüden gelip geçenler ve de Çukurova'ya eserleri ile hayat verenler birer birer canlandırılmalı köprü üzerinde...

Başta da büyük usta Yaşar Kemal olmalı. Arif Nihat Asya olmalı.Daha kimler nasıl yer alır bunu sanatçılardan oluşan bir seçici kurul bilir.

Ancak ben şunu bilirim ki ; bu köprü ABD'de olsa üzerini araçlarla çiğneme, kum için altını oyma bir tarafa ; onu altınla kaplayarak belki de bir camekan içine alıp görücüye çıkarırlardı.

Not: Bu yazı Hürriyet Gazetesi Çukurova ekinde yayınlandı, köprü bu yazıdan sonra araç trafiğine kapatıldı,ancak daha yapılacak çok işi var!...

AV.AHMET ÇOLAK